Ülkemizde gerçekleşen deprem birçok ilimizi enkaz yığınına çevirdi. Bunlardan biri de Adıyaman. Birçok akrabamız, komşumuz, dostumuz akın akın, katar katar cennete yürüdüler. Geride gözü yaşlı çocuklarını, eşlerini, annelerini, babalarını bıraktılar. Gidenler öyle bir boşluk oluşturdu ki ruhumuzda bir de kış şartların zorluğu eklenince ecelin elinden canını kurtaranlar başka bölgelere göç etmek zorunda kaldılar, göç etmekteler. Güneydoğunun bu şirin ili şimdi acı ve hüzün kokuyor.
Kuş seslerine çocuk seslerin karıştığı bu sokaklarda bir sabah ağıtlar yükseldi, şimdi de suskun ve sessiz… Öyle bir sessizlik ki cehennem ateşinden daha acı, kılıçtan daha keskin… Kimi cennette yürüdü, kimi de paramparça yürekleriyle bilinmezliğin dehlizlerinde çekip gittiler…
Uzaklara takılıp kalıyor gözlerimiz, acaba giden geri gelir mi? Fakat gözlerimiz artık uzağı göremeyecek kadar kanlı ve de yaş dolu.
Göçmen kuşlar gibi yeryüzüne serpilen dostlar, inşallah bir gün dönersiniz yurdunuza. Bahar geldiğinde gelin, göçmen kuşlarıyla birlikte gelin, gökyüzü yıldızlarla aydınlandığında geliniz…
Belki birçoğunuzla bir daha selamlaşamayacağız; günaydın, iyi akşamlar diyemeyeceğiz… Bizler, her biriniziden razıydık, varsa hakkımızı helal ediyoruz…
İnşallah sizler de gittiğiniz yerlerden adımızı unutmaz, hakkınızı helal edersiniz…
Sizleri Allah’a emanet ediyoruz, hoşçakalın!..
Not: Bizler buradayız. Acımızı kalbimize gömdük, sorumluluğumuz gereği kapılarımızı açtık. Siz kıymetli müşterilerimizi bekliyoruz...